- Katılım
- 3 Haz 2007
YİRMİ ÜÇ KALİBRELİK KUMRAL ÇELİK
-bırak şiiri de,uzun bir gölgeden bahsedeyim sana,hangi ağacın altından istersen.
yirmi üç kalibrelik kumral çelik,şakaklarımda bitti oyun ;
içeride
ve
SAYI !
ne siyasileşmiş bir haritada özerkliğin vardı
ne de coğrafi bir haritada, bir ülkeden doğup sana dökülen bir nehir.
sınırların, gözle görünür bir çizgi değildi ve ben
görebildiğim yere kadar sınır dışıydım sende.
"bazene" de sınırında bir mahcir;
çorak topraklarında yalın ayak,
ay ışığında ve semerli bir hayvan üzerinde,
sende bırakılan izlerin üzerlerini örterken
bilmem kaç kez basmıştım mayınlarına...
-peçe tutmaz sözler, gözlerden mırıldanarak düşüyordu gün ortasına
yanyana dizilmiş mahkumlardan,hepsi de bendim... infazcı,tek kurşun ; yirmi üç kalibrelik kumral çeliktendi ve yok oluş serüvenin de gün batıyordu ;
ATEŞ!
ve
gündelik maskeler düşüyor yüzlerimizden...
sessizliğim ; son yahudinin arkasına saklandığı kaya gibi,
ilk ve son kez ele veriyordu,dosta düşmanı.
sonrası ;
yine taş suskunluğu...
gözlerimi sana her açışımda ;
eshil'in son tragedyasına doğaçlama düşüyorduk.
ve gözlerimi sana her kapatışımda ;
promete gibi, Kafkas dağı üstünde,kor olana dek ateşle oynuyorduk.
uyandıkça doğuyorduk ve
doğdukça,
yine ve yeniden
birbirimize benziyorduk.
- deniz yerinde yoktu ve ev sahipliğini hep yanlış adresler yapıyordu,şişelerde ki mesajlara.
MESAJ !
ve
masum tarafım hiç bu kadar soğuk almamıştı,
yine mutlu yanlış adresler...
SEN !
yirmi üç kalibrelik kumral çelik;
boş muydu boşluk? yoksa boşluğun içindeki mi boşdu ?
terliyorsun.
evet! işte oluyor,
başarıyorsun,öğreniyorsun.
neden terliyorsun ?
-korkuyorum.
niye ?
-duyduğum bu adımlar...
neyin adımı bu ?
-bilmem,belki de boşluğun.
tanışıyor musun ?
-hayır ! hiç görmedim,duymadım,tanımadım...
(bir içim su kadarlık zaman ; bağrış,gürültü, feryat,figan... )
duyuyor musun beni ?
.
.
.
duymuyor.
.
.
.
(sessizlik bozulmamıştı.Sadece,yirmi üç kalibrelik bir çeliğin uğultusu şakaklarımda )
DELİ SAÇMASI
-bırak şiiri de,uzun bir gölgeden bahsedeyim sana,hangi ağacın altından istersen.
yirmi üç kalibrelik kumral çelik,şakaklarımda bitti oyun ;
içeride
ve
SAYI !
ne siyasileşmiş bir haritada özerkliğin vardı
ne de coğrafi bir haritada, bir ülkeden doğup sana dökülen bir nehir.
sınırların, gözle görünür bir çizgi değildi ve ben
görebildiğim yere kadar sınır dışıydım sende.
"bazene" de sınırında bir mahcir;
çorak topraklarında yalın ayak,
ay ışığında ve semerli bir hayvan üzerinde,
sende bırakılan izlerin üzerlerini örterken
bilmem kaç kez basmıştım mayınlarına...
-peçe tutmaz sözler, gözlerden mırıldanarak düşüyordu gün ortasına
yanyana dizilmiş mahkumlardan,hepsi de bendim... infazcı,tek kurşun ; yirmi üç kalibrelik kumral çeliktendi ve yok oluş serüvenin de gün batıyordu ;
ATEŞ!
ve
gündelik maskeler düşüyor yüzlerimizden...
sessizliğim ; son yahudinin arkasına saklandığı kaya gibi,
ilk ve son kez ele veriyordu,dosta düşmanı.
sonrası ;
yine taş suskunluğu...
gözlerimi sana her açışımda ;
eshil'in son tragedyasına doğaçlama düşüyorduk.
ve gözlerimi sana her kapatışımda ;
promete gibi, Kafkas dağı üstünde,kor olana dek ateşle oynuyorduk.
uyandıkça doğuyorduk ve
doğdukça,
yine ve yeniden
birbirimize benziyorduk.
- deniz yerinde yoktu ve ev sahipliğini hep yanlış adresler yapıyordu,şişelerde ki mesajlara.
MESAJ !
ve
masum tarafım hiç bu kadar soğuk almamıştı,
yine mutlu yanlış adresler...
SEN !
yirmi üç kalibrelik kumral çelik;
boş muydu boşluk? yoksa boşluğun içindeki mi boşdu ?
terliyorsun.
evet! işte oluyor,
başarıyorsun,öğreniyorsun.
neden terliyorsun ?
-korkuyorum.
niye ?
-duyduğum bu adımlar...
neyin adımı bu ?
-bilmem,belki de boşluğun.
tanışıyor musun ?
-hayır ! hiç görmedim,duymadım,tanımadım...
(bir içim su kadarlık zaman ; bağrış,gürültü, feryat,figan... )
duyuyor musun beni ?
.
.
.
duymuyor.
.
.
.
(sessizlik bozulmamıştı.Sadece,yirmi üç kalibrelik bir çeliğin uğultusu şakaklarımda )
DELİ SAÇMASI