Tarih: Çar Nis 26, 2006 1:59 am Mesaj konusu: Türk ve İslam Büyüklerinden Hazır Cevaplar
--------------------------------------------------------------------------------
Ne Yedirelim?
Lokman Hekim'e:
-Hastalarımıza ne yedirelim?diye sorduklarında,şu cevabı vermiş:
-Acı söz yedirmeyin de,ne yedirirseniz olur.
Ben Çekilirim
Dünya nimetlerine önem vermeyen yasayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karsılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek olanaksızdır. Mağrur zengin, filozofa:
-Ben bir serserinin önünde kenara çekilmem.
Bunun üzerine Diyojen kenara çekilerek,gayet sakin su karşılığı verir:
-Ben çekilirim.
Sabır
Cüneyd-i Bağdadi'ye "sabır nedir?" diye sorduklarında şu cevabı vermiş.
- Yüzünü ekşitmeden, acıyı yudumlamaktır.
Tabip
Beyazıd-i Bestami Hazretleri akıl hastahanesinin önünden geçerken, bir tabibin havanda ilaç dövdüğünü görerek:
- Çok günahkarım, der. Bunun içinde ilaç var mı? Tabib daha cevap vermeden, konuşmaları dinleyen bir hasta, pencereden seslenir.
- Tövbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır. Kalb havanında tevhid tokmağı ile döv. İnsaf eleğinden geçir, göz yaşı ile yoğur. Aşk fırınında pişir ve sabah akşam bol bol ye. Göreceksin hastalığından eser kalmayacak.
Bistami hazretlerinin gözleri dolar ve :
- Ya Rabbi, der. Şu dünya hastanesinde ne tabipler var.
Biz de Onlara Yaklaşıyoruz
Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında
ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
- Biz de onlara yaklaşıyoruz.
Bal ile Sirke
Hocaya "bal ile sirke uyuşmaz" derler. Niçin uyuşmasın der ve gider yarım okka bal yer, yarım okka da sirke içer, gelir oturur. Yüzünün yemyeşil olduğunu görenler sorar:
- Bal ile sirke uyuşmadılar değil mi?
Hoca hiç erkekliği elden bırakır mı?
- Yo yo onlar uyuştular da, şimdi beni aradan çıkarmaya çalışıyorlar.
Caize
Şair Ebu Dellame ile Halife Mehdi arasında şöyle bir vakıa geçmiştir: Ebu Dellame, Abbasi hükümdarlarına bir kaside takdim eder. Halife kasideyi pek beğenir:
- Sana bu kasiden için ne caize vereyim?
- Efendimiz bendeniz bir av köpeği isterim.
- Bu kadar güzel bir kasidenin caizesi bir av köpeği olur mu?
- Efendim kulunuz böyle istiyor.
Halife Mehdi işe şaşar, ama şairi de kırmak istemez:
- Peki, istediğin gibi sana bir av köpeği versinler.
- Fakat Efendim bendeniz ava ne ile gideceğim?
- Hakkın var bir de at versinler.
- Ata nasıl bineceğim?
- Doğru, güzel bir eğer takımı da versinler.
- Efendimiz ata kim bakacak?
- Haklısın, bir de köle versinler.
- Ama Efendim ben atı nerede barındıracağım?
- Bir de ahır versinler.
- Köleyi nerede yatırayım?
- Bir ev versinler.
- Bu kadar halkı ne ile doyuracağım?
- Bin altın da haçlık versinler.
- Efendim...
Halife Mehdi şairin sözünü kesmiş:
Eğer masrafı idare etmeye bir kethüda, hesapları tutmaya bir katip istersen köpeği geri alırım ha!..
Açlık
Fatih, hocası Akşemseddin'e sorar:
- İnsan açlığa ne kadar dayanabilir?
Akşemsettin cevap verir:
- Ölünceye kadar
Karınca
Kanuni Sultan Süleyman, sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülmesi için Şeyhül İslam Ebussud Efendi'den şu beyitle fetva istemiş:
Dırahta ger ziyân etse karınca
Zararı var mıdır ânı kırınca
(Ürünlere zarar veren karıncaların öldürülmesinde dinen bir zarar var mıdır?)
Ebussud Efendi bir beyitle cevap vermiş:
Yarın Hakkın divanına varınca
Süleyman'dan hakkın alır karınca
Mesele Getirme de
Rusya sefiri meşhur İgnatiyef memleketine giderken veda için geldiği Yusuf Kamil Paşa'ya:
-'Efendimize Rusya'dan ne getireyim?' demesiyle Paşa:
-'Bir mesele getirme de, ben hiçbir şey istemem' dedi.
Manav Olsa Gerek
Garip halleri ile ünlü olan şair Ruhi, serbest nazım usulüyle şiir yazmanın moda olduğu dönemlerde bir gün eline geçen bir şiir mecmuasında genç şairlerden birisinin irili ufaklı mısralarla bütün bir sahifeyi dolduran mısralarına uzun uzun baktıktan sonra:
- Garip, demiş. Bunlar üzüm salkımı, yazan da şair değil manav olsa gerek.
Ne Kadarda Fuzuli
Fuzuli ile Ruhi beraberce yürürlerken bir köpek görürler. Ruhi köpeği göstererek;
'Bu köpekte ne kadar fuzuli' der. Fuzuli hemen cevabı yapıştırır:
Çünki içinde Ruhi var.
Yüzük
Sultan III. Ahmed Han kendisine hediye edilen çok kıymetli zümrüt yüzüğü, bir gün, divan toplantısında vezirlere göstererek:
-'Acaba bundan daha kıymetlisi var mıdır?' diye sordu. Hazirûn:
-'Hayır Efendim, sıhhat ve afiyetle takınız. Bundan daha değerli bir şey olamaz'cevabını verdikleri halde yalnız Nevşehirli İbrahim Paşa itiraz etti:
-'Bundan daha kıymetli şey vardır padişahım!' dedi. Padişah beklemediği cevap karşısında sordu:
-'Nedir?'
-'O yüzüğün takıldığı parmak Efendim' diye cevap verdi.
Ahmet Müsade Etmez
Sadrazam Keçecizade Fuad Paşa'ya yetmişlik bir kadının otuz yaşında bir gençle evlenmek istediğinden bahsetmişler. Paşa hemen:
- Ahmet müsaade etmez, demiş. Sormuşlar
- Hangi Ahmet
- Karaca Ahmet.
Domuz Eti
Tarihimizde "Kafkas kartalı" diye geçmiş bulunan İmam Şamil yüz binlerce Rus ordularını birkaç arkadaşıyla yıllarca uğraştıran kahramandır.Üstat Şeyh Celaleddin Efendinin dizi dibinde Tarik-ı Nakşibendiyyenin âb-ı hayat pınarından kana kana içmek suretiyle menaviyatın zirvesine yükselirken, sol eliyle kullandığı kılıcıyla tek başına ordulara göğüs germek gibi bu dünyanın en büyük zevklerine de tatmaktan geri durmamıştır. Az bir kuvvetle uzun yıllar sürdürdüğü mücadelesini, esaretinden sonra aynı şekilde devam ettirmiştir. Ruslara esir düştüğünde; Yemek esnasında, İmam Şamil'in iştahlı iştahlı yemek yediğini gören çar'ın:
"Kumandan, bu iştahla beni de yiyeceğinizden korkuyorum" demesi üzerine etrafındakilerin kahkahaya boğuşları uzun sürmemiş Kafkas Kartalı:
"Çar hazretleri kaygılanmayınız. Ben elhamdülillah müslümanım ve domuz eti yemem haramdır."