Mecelle’nin söz konusu ettiği hükümler, o dönemde uygulanmakta olan İslamî hukuk düzeninin eseri olmakla birlikte günümüzün evrensel hukuk kurallarına da tamamiyle uymaktadır. Zaten bunun aksi de düşünülemezdi. Burada önemli olan husus, hukuku halkın anlayacağı ve kolayca öğreneceği hâle getirmek ve onu insanların vicdanlarına yansıtabilmektir. Çünkü yasaklar ve özgürlükler ancak vicdanlarda şekillenirse toplum barışından ve huzurundan söz edilebilir. Aksi takdirde polis gücüyle korunmanın esas alındığı bir zeminde neyin suç, neyin hak olduğunu bilmeyen kuru kalabalıkların kakafonisiyle savrulan insanların yaşadığı bir güruh ortaya çıkar. Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye, gerek veciz ifadesi, gerekse formüle edilmiş kuralları sayesinde yüzelli yıl önceki insanları bu tür karmaşalardan koruyordu. Keşke bugün de, şöyle kuralları akılda kalan, veciz bir anayasamız olsaydı.
Aşağıda Mecelle’nin giriş bölümünü teşkil eden kısımdan bazı maddeler seçtik. Öğrenmek, bireysel ve toplumsal hukukumuz açısından son derece yararlıdır.
Bir işten maksat ne ise, hüküm ona göredir...
Şekk (şüphe) ile yakîn (kesin delil) zail olmaz (çürümüş olmaz).
Bir şeyin bulunduğu hal üzere kalması asıldır.
Zarar kadîm (sürekli) olmaz.
Beraat-ı zimmet (masumiyet) asıldır.
Kelâmda (sözde) asl olan mana-yı hakikidir (kastedilen anlamdır).
Meşakkat (zorluk) teysîri (kolaylığı) celb eder.
Zaruretler memnu (yasak) olan şeyleri mubah (yapılabilir) kılar.
Bir özür için caiz olan şey ol özürün zevaliyle (ortadan kalkmasıyla) bâtıl olur.
Mâni (engel) zail oldukta (ortadan kalkınca), memnû (yasak) avdet eder (geri döner).
Bir zarar kendi misliyle izale olunmaz (giderilmez).
Ehven-i şerreyn ihtiyar olunur (iki şerden iyiye yakın olanı tercih edilir).
Alması memnu (yasak) olan şeyin vermesi dahi memnudur.
Ezmanın (çağın) tagayyüriyle (değişmesiyle) ahkâmın (hükümlerin) tagayyürü inkâr olunamaz.
Asıl sâkıt oldukta (hükümden düşünce) fer’i (ayrıntı) dahi sakıt olur.
Bir şey bâtıl (geçersiz/yasak) oldukta, onun zımnındaki (alt birimindeki) şey dahi bâtıl olur.
Kelâmın imali (bilinenin söylenmesi) ihmalinden (susmaktan) evlâdır (iyidir).
Mükâtebe (yazışma) muhatebe (konuşma) gibidir.
Hatası zahir (açık) olan zanna (şüpheye) itibar yoktur.
Tevehhüme (kuruntuya) itibar yoktur.
Kişi ikrariyle (sözüyle) ilzam olunur (sorumlu tutulur).
Külfet nimete ve nimet külfete göredir.
İskender Pala (Bir köşe yazısından)
Aşağıda Mecelle’nin giriş bölümünü teşkil eden kısımdan bazı maddeler seçtik. Öğrenmek, bireysel ve toplumsal hukukumuz açısından son derece yararlıdır.
Bir işten maksat ne ise, hüküm ona göredir...
Şekk (şüphe) ile yakîn (kesin delil) zail olmaz (çürümüş olmaz).
Bir şeyin bulunduğu hal üzere kalması asıldır.
Zarar kadîm (sürekli) olmaz.
Beraat-ı zimmet (masumiyet) asıldır.
Kelâmda (sözde) asl olan mana-yı hakikidir (kastedilen anlamdır).
Meşakkat (zorluk) teysîri (kolaylığı) celb eder.
Zaruretler memnu (yasak) olan şeyleri mubah (yapılabilir) kılar.
Bir özür için caiz olan şey ol özürün zevaliyle (ortadan kalkmasıyla) bâtıl olur.
Mâni (engel) zail oldukta (ortadan kalkınca), memnû (yasak) avdet eder (geri döner).
Bir zarar kendi misliyle izale olunmaz (giderilmez).
Ehven-i şerreyn ihtiyar olunur (iki şerden iyiye yakın olanı tercih edilir).
Alması memnu (yasak) olan şeyin vermesi dahi memnudur.
Ezmanın (çağın) tagayyüriyle (değişmesiyle) ahkâmın (hükümlerin) tagayyürü inkâr olunamaz.
Asıl sâkıt oldukta (hükümden düşünce) fer’i (ayrıntı) dahi sakıt olur.
Bir şey bâtıl (geçersiz/yasak) oldukta, onun zımnındaki (alt birimindeki) şey dahi bâtıl olur.
Kelâmın imali (bilinenin söylenmesi) ihmalinden (susmaktan) evlâdır (iyidir).
Mükâtebe (yazışma) muhatebe (konuşma) gibidir.
Hatası zahir (açık) olan zanna (şüpheye) itibar yoktur.
Tevehhüme (kuruntuya) itibar yoktur.
Kişi ikrariyle (sözüyle) ilzam olunur (sorumlu tutulur).
Külfet nimete ve nimet külfete göredir.
İskender Pala (Bir köşe yazısından)